23 Nisan 2010 Cuma

Parlayan bakışlar,masum gülümsemeler...

Elbisemi giyinip takılarımı taktıktan sonra sade makyajımı her zamankinden farklı olarak,renkli bir rujla tamamlıyorum.Elimde dosyalarım,şeker ve çikolata paketlerim...Ahenkle yürüyorum aklımdan geçen şarkıyla.Elimdeki  kalabalıklığı zor toparlayarak giriyorum kapıdan içeri.Küçük ellerini havaya kaldırıp gözlerini şaşkınlıkla açarak ''Öğretmeniiiiiiiiiiiimmmmmmm....Çok güzel olmuşsunuz,ruj sürmüşsünüz..''diyor.''Bugün özel bir gün'' diyerek gülümsüyorum ellerimdekileri onlara göstermeden dolaba koymaya çalışırken.Ne mümkün ! :) ''Onlar ne öğretmenim?'' diye soruveriyor diğeri. ''Oyunumuzdan sonra açacağız Berfucuğum.'' diyerek kapatıyorum konuyu.Elimdeki kağıtları çıkartıp oyunu nasıl oynayacağımızı anlattıktan sonra yeniden tatlı bir uğultu oluşuyor sınıfta:
''Öğretmenim,bir de ben anlatabilir miyim?'' diye soruyor  Yalım ayağa kalkıp.Ardından diğerleri teker teker :
''Ben anlatayım öğretmenim.''
''Hayır,ben anlatayım öğretmenim.Hep Yalım anlatıyor.''
''Sen anlattın ya daha önce,bu sefer sıra bende...''
Sırayla kalkıp anlatıyorlar anladıklarını heyecanla.Ellerinde kelimeler yazan küçük kağıtları hep beraber bir cümle haline getirecekler ve çalacağım şarkının bir kısmını bulmuş olacaklar.Dayanamıyorlar,kıpır kıpır enerjileriyle ''Hadi öğretmenim,hadi çalalım şarkıyı...'' diyorlar bir ağızdan.
Şarkıyı başlatıyorum.Önce gülüşmeler,kıkırdaşmalar...Ardından meraklı bakışlarla ellerindeki kağıtlara bakarak kulak kesilmeler...Bir süre öyle izliyorum onları ; küçük gözlerindeki parıltıyı,neşeyi,çoşkuyu...
''Duydum öğretmenim,duydum 'Ça va ' dedi,benimkini söyledi...'' diyerek dans etmeye başlıyor Deniz diğerlerinin meraklı bakışları altında.Müziği kapatıyorum gülümseyerek.''Yaaaa öğretmeniiiiiimmmm,kapatmayın!''
''Şimdi kelimeleri ortaya koyup onları bir sıraya dizmeye çalışın bakalım.Tekrar çalacağım,bunu hem dinleyerek hem de yerlerinizde dans ederek yapabilirsiniz.'' deyince,tüm enerjilerini açığa çıkarmak için zamanlarını bekliyormuşçasına hep bir ağızdan şarkıya eşlik etmeye çalışıp dans etmeye başlıyorlar.Küçük bedenleri sallanıyor,meraklı gözleri neşeyle kağıtlardaki sözcüklere takılıyor...Ve sonunda hep bir ağızdan ''Bitti öğretmeniiiiiiiimmm..''
Şarkıyı durdurup ''Hadi bakalım,bir de sizden dinleyeyim o zaman şarkının bu kısmını.'' diyorum heyecanla.En utangaç olanı yerine oturuyor,endişeli gözlerle bakıyor.''Siz söyleyin öğretmenim'' Gülümsüyorum,başlıyorum söylemeye.Biliyorum ki katılacaklar bana neşeyle..Katılıyorlar :) Hep bir ağızdan ''Comment ça va,comme si comme ça...''
Bir süre sonra dayanamayıp soruyor Berfu , gözlerinde muzip bir bakış : ''Öğretmenim ne zaman vereceksiniz dolaptakileri?'' Gülümseyip göz atıyorum.''Bayramınız kutlu olsun çocuklar,size ufak hediyeler getirdim.Hepinizi çok seviyorum.'' Etrafıma dolanıyorlar,şeker ve çikolataları dağıtırken gözlerindeki mutlulukla bağırıyorlar  hep bir ağızdan''Biz de sizi seviyoruz öğretmeniiiiimmmm.'' Hemen açılıp heyecanla ağıza atılıyor şeker ve çikolatalar.
''Hadi bakalım bugünkü dersimiz bu kadar.''
''Öğretmeniiiimmm,gitmeyin.''
''Haftaya yeni bir oyun getireceğim size.''
''Oleeeyyyyyyyyyyy! Au revoir Mademoiselle!''
Gürültüyle koridora çıkıyorlar;onlar çocukluklarının neşesiyle söylüyorlar şarkıyı,yeniden,dolu ağızlarla.Bense onlardan aldığım enerjiyle büyüttüğüm içimdeki çocuğun mutluluğuyla ve enerjisiyle...
İçinizdeki çocuğun hep sizinle olması dileğiyle...

Deli melek








11 Nisan 2010 Pazar

Peri tozu...

Hadi bugün bir değişiklik yapın.
Güzel bir sabah kahvaltısından sonra ya da hoş geçirilmiş bir pazar gününden sonra...
Bulun içinizdeki  o saf çocuğu,elinden tutun ve....
Mucizelere inanın.....

9 Nisan 2010 Cuma

somethin'special

Somethin'special...Kelimelerimi kağıda dökmeye alışkınım ben aslında ama canım arkadaşım,bana böyle bir fikir verdiğin için ve sorularıma katlandığın için çok teşekkür ederim:)

Mavi Kelebek

''Hani bir çocuğu büyütürken ne kadar yorulur anne ve baba,çaba harcayarak öğretir ona her şeyi ya ;çocuk  da yorulur aslında gelişirken,büyürken,güzelleşirken... Böyledir güç zamanlarımız da hayatta...Yorulursun,çaba harcarsın ama meyvasını alırsın her güçlüğün..Sen yorulurken,sana güç veren şeyler de yorulur aslında,beraber yoğurulursunuz...'' diye anlatıyordu telefonun ucundaki yumuşak ses:Mavi Kelebek.
Sabahın erken saatinde yatağımdan fırlamış,düşüncelerden arınmak istercesine dışarı atmıştm kendimi.Yorgundu beynim,bedenim gibi..Yürüdüğüm yerlere, beynimdeki fazla düşünceleri bırakmak için hızlıca yürüyordum.Hani kaybolursunuz bazen beyninizin size sunduğu kalabalıklarda ve tek bir şey uyandırmaya yetecektir aslında sizi yeniden...
İçimi okumuştu sanki anneannem.Tek tek söylüyordu duymak istediğim sözcükleri,gözlerindeki mavi huzuru sesiyle hissettirircesine.O yeni sözcüklere ihtiyacı vardı çünkü beynimin.Kalabalıklığı süpürüp yeni ve güzel cümleler edinmeye..''Gülümsemek için hiçbir şeyi bekleme!'' dedi kapatırken.Gülümsedim:)
Güneşe bakıp yeniden yürümeye başladım geçtiğim yerlerden.Tek tek alıp savuruyordum eski ve yorgun cümlelerini beynimin.Sadece bugün sabah duyduğum güzel cümlelere yer açmalıydım...
Yann Tiersen,Rue Des Cascades ile başlayıp La Veillee'ye geçiyor şimdi.Kendime göz kırpıyorum : 'Nerelerdeydin? Hadi al bakalım,bir yorgunluk kahvesi iyi gelir sana şimdi:)

Deli Melek

8 Nisan 2010 Perşembe

Ruhumu arıyordum ben...

Ruhumu arıyordum ben...Elimde buruşmuş bir kalp...Bastığım yerlere bırakıyordum boşluğumu ezdiğimi sanarak.Uzunca bir süre,çok uzunca br süre elimde tuttum ben yarım yüreğimi.23 Ekim'e kadar...Sonra sen geldin;huzurum,ruhum..Açtım gözlerimi,bir sebep vardı elinde,yüreğime koyup beni tamamladığın...Iyi ki geldin! Sonbaharda...Hediye gibi geldin...Hoşgeldin!
Deli melek

Dünyalara bildurdum....

Hava serindi,yüreğim sıcak...Elimde elin,saçlarımdaysa rüzgar...Kayalıkların üstünde oturmuş denizin mavi huzuruna sürüyordum gözlerimi.Nasıl da sonsuzdu mavi,nasıl da sonsuzdu huzur.Tıpkı BEN gibi,tıpkı beni tamamlayan SEN gibi ve tıpkı sana olan sonsuz sevgim gibi...Gördü beni uçsuz bucaksız deniz,yüreğimi izledi ve ...kulağına fısıldarken şarkımı ben,o da sesimi dinledi...''Ben seni sevduğumi da dünyalara bildurdum...'' Deli melek

Nereye gittiğin mi,kimle gittiğin mi?

Belki bir sahil kasabası,belki kozmopolit,ihtişamlı bir şehir,belki de bir köydür gittiğin..Amaçlarına ulaşmak için,ya da güzel bir tatil için,ya da öylesine işte...Kiminde deniz uzanmıştır boylu boyunca,süslemiştir kenti;kiminde büyük alışveriş merkezleri,göz alıcı renkleriyle ışıkları kentin ya da yaşlı çınar ağaçları süslemiştir köyü,küçük ırmaklar...
Ruhuna yakışır bir seçim yapar insan giderken....
Nereye gittiği önemli olmayacaktır aslında sonunda.Kalbindeki huzuru 'O'nunla hissedince bulacaktır kendini gittiği yerde.Denizin uçsuz bucaksız mavisine sürecektir gözlerini,dinleyecektir sesini bir sahil kasabasında..Ya da insanların gözlerinin içine bakıp gülümseyecektir dar,kalabalık,şehir sokaklarında.Belki de bir çınar ağacına anlatacaktır kendini 'O'nunla bulduğunu o küçücük köyde.Yani demem o ki,önemli değildir aslında nereye gittiğin...
Ruhuna yakışır bir seçim yapar insan giderken...Ve 'O'nunla beraber gider gideceği yere.Yanında,ya da ruhunda...
Kendinizi hayal ettiğiniz yerde bulmanız dileğiyle...:)
Deli melek